Ankara Efsaneleri

Ankara’ya ait efsaneler Mogan Gölü Efsanesi, Çapa Şehrinin Efsanesi ve Gelin Kaya Efsanesidir.

Ankara Efsaneleri
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ankara’ya ait efsaneler Mogan Gölü Efsanesi, Çapa Şehrinin Efsanesi ve Gelin Kaya Efsanesidir.

Mogan Gölü Efsanesi

Mogan gölünün, basit bir oluşum efsanesi var Şöyle: Bir zamanlar, burada, bir köyde yaşayan Monza ve Ganey adında iki genç, birbirlerine aşık olurlar Ama, her iki gencin ailesi de bu sevgiye karşı çıkar. Bunun üzerine, iki genç, evlerinden kaçarlar ve birbirlerinden habersiz, iki ayrı tepeye çıkarlar. Bu tepelerin üzerinde, tamı tamamına 8-10 yıl, hiç durmadan ağlarlar. Gözyaşları, tepelerden inip, şimdiki gölün yatağına birikir ve göl oluşur. Monza ve Ganey’in göz pınarları kurur ve kör olurlar.

Mogan ismi: Monza ve Ganey isimlerinden gelir.

Çapa Şehrinin Efsanesi

Bir zamanlar bölgeye hakim Frigya Kralı Midasa rüyasında ilahi bir ses Durma, kalk. Topraklarında bir gemi çapası ara. Onun bulunduğu yere bir şehir kur. Bu şehir sana mutluluk getirecektir.” diye seslenir. Sevinçle uyanan Midas, ülkesinin her tarafına adamlar salar, gemi çapasını aramalarını emreder, sonunda, bir gün Ankara Kalesi in bulunduğu tepelerde çapayı buldurtur, kısa zamanda da buraya bir şehir kurarak adını, gemi çapası anlamına gelen Anker ya da Ankira koyar. Gemi çapası, uzun yıllar bu şehrin tapınağında saklanır.

Gelin Kaya Efsanesi

Ankara’ya bağlı Elmadağ’a bağlı yerleşim yerlerinden biri olan Hasan oğlanda bulunan İdris Dağın da Bulunan adına Gelin Kayası denilen bir kayayla ilgili efsane…

Bir kaç yüzyıl önce geçmiş bir olay. Köyde bir düğün yapılıyor. Bu sırada Gelini Eşkıyalar kaçırıyor. Köyün yukarılarındaki yaylalara doğru götürüyorlar. Gelin bir şekilde ellerinden kaçıyor ve kayalık bir yere gidiyor. Eşkıyalarda peşinden gidiyor. Gelin Eşkıyaya yâr olmaktansa kendini kayadan atıyor. Bu arada Duvağı orada halka şeklinde kalıyor ve taşlaşıyor.

Hacı Bayram Veli ve AK Şemseddin’e ait söylence

AK Şemseddin Halep’e uğradığında bir rüya görür, Boynuna bir zincir takmışlar zorla Ankara’da Hacı Bayram Hz.lerinin eşiğine bırakmaktalar. Zincirin ucu da Hacı Bayram’ın elindedir.

Bunun üzerine AK Şemseddin Ankara’ya gelir. Bakar ki müritler tarladadır. Burçak topluyorlar. Yanlarına varır. Fakat Hacı Bayram Veli hiç iltifat göstermez, bakmaz.

AK Şemseddin hizmet eder ve çalışmaya başlar. Yemek vakti gelir. Teknelerle yoğurt ve buğday çorbası getirilir, paylaşılır. Herkes nasibince alır. Köpeklere de verilir. Fakat yine AK Şemseddin Hz.lerine dönüp bakmazlar. AK Şemseddin Hz.leri varır köpeklere verilen yemekten beraberce yemeye başlar. Bunu gören Hacı Bayram Veli :

-Köse beni yaktın! Diyerek sofraya çağırır ve sonra da: “Zincirle çağrılanı böyle karşılarlar” der.

Hüseyin Gazi Söylencesi

Hüseyin Gazi Battal Gazi’nin babasıdır. Ankara’nın İslamlaşmasında önemli bir rolü olan Hüseyin Gazi, “Kâfirlerle” giriştiği bir çarpışmada yaralanır ve günümüzde kendi adıyla anılan dağın doruğuna tırmanmaya başlar. Hüseyin Gazi doruğa tırmandıkça bastığı çayırlar, kanının damladığı otlar çiçeklenip renklenmektedir. Doruğa yaklaştığında duraksayan Hüseyin Gazi “Benim için darlık mı var? Deyip asasını toprağa vurur vurmaz da yerden gür bir su fışkırır. Gücü tükendiğinden doruğa varamadan orada düşüp kalır. Oğlu Battal Gazi babasının şehit edildiğini öğrenince kente saldırıp tüm “kâfirleri” kılıçtan geçirir. Sonra da Afyonkarahisar’a değin Müslümanlığı yayar. O da günümüz de Seyit Gazi denilen yerde şehit düşer.