Defne’deki Kocaeli Hastanesi’ne bayram ziyareti

Büyükşehir idarecileri ve personeli Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Hastanesi’ne bayram ziyaretinde bulundu

Kahramanmaraş’ta yaşanan iki büyük depremin ardından Hatay’ın Defne ilçesinde 20 gün içinde tamamlanan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Hastanesi, bölge halkına kesintisiz hizmet vermeye devam ediyor. Büyükşehir yetkilileri, 54 yataklı ve yıllık 250 bin hasta kapasitesine sahip hastaneye bayram ziyaretinde bulundu. Hastane Başhekimi Mehmet Kahraman nezdinde tüm hastane çalışanlarına Başkan Tahir Büyükakın’ın bayram tebriklerini ileten Büyükşehir yetkilileri, tüm personele çikolata hediye etti.

 

KOCAELİ HER ZAMAN YANINIZDA

Ziyaret sırasında hastalara da geçmiş olsun dileğinde bulunan yetkililer, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi olarak her zaman yanlarında olduklarını belirtti. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Hastanesi Başhekimi Mehmet Kahraman, destek ve katkılarından dolayı Başkan Büyükakın’a teşekkür etti.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kulak Kireçlenmesi Hakkında Bilinmesi Gereken 5 Önemli Nokta!

Halk dilinde ‘kulak kireçlenmesi’ olarak ifade edilen Otoskleroz işitme kaybının en önemli nedenlerinden birini oluşturuyor. Acıbadem Taksim Hastanesi Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları (KBB) Uzmanı Prof. Dr. Arif Ulubil “Vücudumuzdaki kemikler hayat boyunca sürekli kendini yenilemek adına eski hücreleri yıkıp, yenilerini oluştururlar. Otosklerozda iç kulak kapsülünü oluşturan kemikteki yenilenme döngüsünün bozularak anormal sert bir kemik dokunun ortaya çıkması, sesin iç kulağa iletilmesini engeller. Aslında ortada bir kireçlenme değil, kemik dokusu oluşumu vardır” diyor. KBB Uzmanı Prof. Dr. Arif Ulubil, ülkemizde sık rastlanan ama farkındalığın olmadığı Otoskleroz hastalığı hakkında bilinmesi gereken 5 önemli noktayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. 

20’li yaşlarda dikkat!

Toplumun yüzde 1’inde görülen Otoskleroz özellikle genç erişkinlerde işitme kaybına neden oluyor. En çok 20’li yaşlarda kendini belli eden, genellikle 15-45 yaşları arasında rastlanan hastalığın görülme sıklığı kadınlarda erkeklere göre iki kat fazla oluyor. Otosklerozun bilinen belirli bir nedeni olmadığını, genetik faktörler ve hormonal değişikliklerin de hastalığa yol açabileceğini belirten KBB Uzmanı Prof. Dr. Arif Ulubil, yapılan çalışmalara göre; geçirilmiş kızamık enfeksiyonunun bu anormal kemik yapımını tetiklediğini söylüyor. 

Bu belirtilerle ortaya çıkıyor!

Otosklerozun en önemli belirtisini zamanla kademeli olarak artan işitme kaybı oluşturuyor. İşitme kaybı yıllar içinde giderek ilerlerken, hastaların yaklaşık yüzde 75’inde işitme kaybı her iki kulağı da etkiliyor. KBB Uzmanı Prof. Dr. Arif Ulubil “Otoskleroz hastaları kendi seslerini kulaklarında daha güçlü duyduklarından çok düşük sesle konuşurlar. Bazı hastalar ilginç bir şekilde gürültülü ortamlarda konuşmaları daha iyi takip edebildiklerini de belirtebiliyorlar. İşitme kaybına bazen kulak çınlaması, baş dönmesi ve denge sorunları eşlik edebiliyor” diyor.  

Ciddi işitme kaybına neden oluyor!

Hastalığın tanısı KBB uzmanı tarafından konuluyor. Kulak muayenesinde anormal bir bulguya rastlanmazken, ardından işitme kaybının derecesini belirlemek için işitme testleri yapılıyor. İşitme testinde özellikle düşük frekanslarda (kaba seslerde) daha belirgin olan iletim tipi bir işitme kaybına rastlandığını belirten Prof. Dr. Arif Ulubil “Yüzde 80 gibi yüksek bir oranda kulak kireçlenmesi olan kişilerde her iki kulakta da işitme kaybı vardır” diyor. 

Demansa yol açabiliyor!

Kulak kireçlenmesi tedavi edilmediğinde kalıcı işitme kaybına neden olabiliyor. İşitme kaybı tedavi edilmediğinde, beyin zaman içinde kelimeleri işleme kapasitesini yitiriyor ve hastalarda erken demans ortaya çıkabiliyor. Ayrıca işitememenin yarattığı depresyona sık rastlanıyor. Otoskleroz hastalığında erken tanının çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Arif Ulubil “Erken tanı, rehabilitasyonun da erken olması demek olduğundan, hastaların işitme kaybı kaynaklı gelişebilecek psikolojik ve zihinsel problemlerden daha az etkilenmelerini sağlayacaktır” diye konuşuyor. 

Cerrahi tedavi ile yüzde 95 başarı sağlanabiliyor! 

KBB Uzmanı Prof. Dr. Arif Ulubil tedaviye yönelik şöyle konuşuyor: “Otosklerozun bir tedavisi yoktur. Hastalığın neden olduğu işitme kaybı tedavisinde; cerrahi en çok tercih edilen ve uygulanan tedavi şeklidir. Bu ameliyatı sık yapan, iyi ellerde, işitmede belirgin düzelme olasılığı yüzde 95’tir. Hedeflenen işitme düzeyine birkaç hafta içinde ulaşılır. İç kulağın da etkilendiği çok ileri otosklerozda, total işitme kaybı olduğunda, halk arasında biyonik kulak olarak bilinen koklear implant ameliyatı ile işitme sağlanabilir. Cerrahi tedavi istemeyen ya da cerrahiye uygun olmayan kişiler için işitme cihazları kullanılır.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Selim Badur Aşı Haftası’nda Yaşam Boyu Bağışıklamanın Önemini Vurguladı

Dünya Aşı Haftası özelinde açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Selim Badur, aşıların toplum sağlığına faydalarından bahsetti. Badur, aşıların sadece çocuklar için değil, sağlıklı bir yaşam sürdürülmesi hedeflendiğinde her yaş grubu için gerektiğini vurguladı. 

Virolog ve İmmünolog Prof. Dr. Selim Badur, düzenli aşı takibi ve aşılama konusunda toplum bilincini artırma amacıyla dünya genelinde her yıl Nisan ayının son haftası kutlanan Dünya Aşı Haftası’nda önemli açıklamalarda bulundu. Yaşam boyu bağışıklamanın ancak her yaşta aşılanarak mümkün olduğunu belirten Badur, toplum bağışıklığı kazanımında ilk adımın bireylerin aşı bilincinin artırılması olduğundan bahsetti.  

“Toplumsal bağışıklığın sağlanması aşılarla mümkün”

Bulaşıcı hastalıkların kontrol altına alınmasının aşılarla mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Selim Badur: “Bireylerin sağlık hakkının temel bir bileşeni olan aşılama, koruyucu hekimliğin üstlendiği en önemli görevlerinden biridir. Bağışıklamada esas alınan düşünce toplumda, özellikle çocuklarda, aşı ile önlenebilir hastalıkların ortaya çıkışını engellemek ve bu hastalıkların sebep olduğu sekel ve ölüm oranlarını en aza indirmektir. Toplum bağışıklığına odaklanarak hazırlanan rutin aşılama programları ile dünya genelinde aşı ile önlenebilir hastalıklar büyük ölçüde azaltılmıştır. Aşılarla elde edilen bu durumun hayat boyu korunması yaşamın her döneminde gerekli aşıların uygulanması ile mümkündür.”

“Çocukların düzenli bağışıklanmasında ebeveyn farkındalığı büyük rol oynuyor”

Çocukluk çağı aşılamaları konusunda ebeveyn farkındalığına dikkat çeken Selim Badur: “Çocukların düzenli bağışıklanmasında ebeveynin rolü oldukça önemlidir. Ebeveynlerin eşzamanlı uygulanan aşılar konusunda endişeye kapıldığını gözlemliyoruz. Ancak bu görüşün aksine, aşıların eşzamanlı ya da belirli aralıklarla uygulanmasının sakıncalı olduğunun bilimsel bir kanıtı yoktur. Çocuklar bilindiği üzere keşfetme evresinde oldukça meraklı oluyor. Bu merak, onların bir yetişkine kıyasla daha fazla insanla, objeyle ya da zeminle temasını doğuruyor ve dolayısıyla mikroplarla daha sık karşılaşıyorlar. Çocukların birçok mikropla hayatlarında ilk defa karşılaştıklarını da düşündüğümüzde aşıların önemi daha da artıyor.”

“Aşılar güvenilir biyolojik ürünlerdir”

Aşıların kullanıma sunulmadan önce oluşturdukları bağışıklık yanıtının, etkinliklerinin ve güvenliliğinin bilimsel çalışmalarla araştırıldığını belirten Selim Badur: “Aşılar dünya genelinde toplum bağışıklığını doğrudan etkilemektedir. Bireylere uygulanan aşılara ait veriler, Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa İlaç Ajansı, Avrupa Ruhsat Otoritesi, Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Otoritesi, Amerika Ruhsat Otoritesi gibi dünyaca kabul görmüş otoritelerce incelenir. 

Türkiye’de ise aşılar İyi Üretim Prosedürleri kurallarına uygun olarak üretilir ve ulusal sağlık otoritesine bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından ruhsatlandırılır. Bu nedenle aşılara güven konusunda çeşitli spekülasyonlara mahal vermemeli, aşılamanın önemini hem kendimiz hem de toplum için benimseyerek düzenli aşı olmayı ihmal etmemeliyiz.” şeklinde konuştu.

Açıklamalarına aşıların salgın hastalıkların önlenmesine olan katkısından bahsederek devam eden Prof. Dr. Selim Badur, “Geçmişten günümüze aşıların çok kez bulaşıcı hastalıklar kaynaklı salgınların durdurulmasına ve toplum bağışıklığının kazanımına katkıda bulunduğuna şahit olduk. Aşılar iyi bir planlama ile salgın hastalıklar yaşanmadan felaketlerin önüne geçilmesini mümkün kılar. Hem çocuklar hem de yetişkinler olarak yaşam boyu bağışıklama kapsamında uygulanacak aşıların düzenli takibi ile ölüme yol açabilecek pek çok hastalıktan korunabiliriz.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Antioksidan besinlerle hastalıklardan korunun

Kaliteli ve sağlıklı bir yaşam için günlük beslenmede antioksidan kapasitesi yüksek besinlere yer vermesi çok önemli.

Normal şartlarda canlı metabolizması sağlıklı iken antioksidanlarla serbest radikallerin denge halinde bulunduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, “Antioksidanlar, normal hücre metabolizmasının toksik yan ürünü olan serbest radikalleri etkisiz hale getirerek koruyucu etki gösterirler. Bu nedenle vücudun savunma sisteminin etkisini artırarak hastalık riskini de azaltırlar. Vücudumuz kendi başına bir miktar antioksidan üretir, ancak bu yetersiz kalabilir, bu nedenle diyetle alımı da çok önemli” dedi.

Gelişen teknoloji, çevre kirliliği, radyasyon, tarım ilaçları, ağır metaller ve canlı hücrelerdeki oksijen metabolizması gibi birçok etken insan vücudunda serbest radikallerin oluşumuna neden oluyor. Serbest radikallerin de oksijenin reaktif formları olup, vücut hücrelerini tahrip edebildiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, “Bu da kalp damar hastalıkları, kanser, katarakt, diyabet, karaciğer tahribatı, Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı ve diğer pek çok hastalığa sebep olabilir” açıklamasında bulundu.

Renkli meyve ve sebzeler antioksidan deposu

Antioksidan bakımından zengin besinlerin serbest radikallerin etkilerini azalttığının altını çizen Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, “Bu nedenle kendinizi sağlıklı tutmak için daha çok antioksidan açısından zengin besinler tüketmek önemli. Bilinen en iyi antioksidan maddeler arasında; betakaroten ve diğer karotenoidler, C vitamini, lutein, reveratrol, E vitamini ve likopen sayılabilir. Antioksidanlar belirli meyve ve sebzelerde doğal olarak da bulunuyor. Özellikle renkli meyve ve sebzelerde daha fazla antioksidan bulunuyor. Domateslerde likopen veya havuçta beta-karoten farklı tiplerde antioksidanlardır. Hatta çikolata bile listeye bir antioksidan olan flavonoidleriyle girer” diye konuştu.

Serbest radikalleri ölçeme kapasitesi yani ORAC’ın besinlerdeki antioksidan kapasitesini ölçmeye yarayan bir yöntem olduğunu söyleyen Derya Eren, “Her insan günde 3000 ORAC birimi vitamin ve mineral almalı. Araştırmacılar ise 5000 ORAC biriminde daha fazla korumanın gerçekleştiğini bildiriyor. Amerika’da Boston Tuft Üniversitesi’nde yapılan çalışmalarda, yüksek ORAC değeri olan sebze ve meyvelerin tüketimiyle vücut ve beyinde yaşlanma sürecinin yavaşladığı öne sürülmüş ve bu besinlerin ORAC tablosunu hazırlamışlardır” dedi.  Derya Eren, bu tabloya göre ise ORAC değerinde yüksek olan besinleri şöyle sıraladı:

Meyveler: 

Yaban mersini 9621 

Böğürtlen 5905

Nar 4479

Çilek 4302 

Meyve suyu: 1002

Kiraz 3747

İncir 3383

Portakal 2103

Avokado 1922

Şeftali 1922

Limon 1346

Mango 1300

Kivi 1210

Kayısı 1110

Muz 795

Kavun 253

Karpuz 142

Sebzeler:

Zencefil (taze) 14840

Enginar 6552

Sarımsak 5708

Kişniş (taze) 5141

Kara lahana 2496

Kuşkonmaz 2252

Roka 1904

Pancar 1776

Turp 1750

Ispanak 1531

Brokoli 1510

Maydonoz 1301

Patlıcan 932

Çiğ soğan 913

Karnabahar 870

Kereviz 552

Beyaz Lahana 529

Çikolatalar:

Kakao (kuru) 55653

Bitter çikolata 20816

Sütlü çikolata 7519

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kulak Ağrısı Ciddi Hastalıkların Belirtisi Olabilir

Kulak ağrısı dönem dönem pek çok insanın yaşadığı ve günlük yaşamı oldukça zorlaştıran ağrı tiplerinden biri olarak ifade ediliyor. Kulak ağrısının en sık nedeni enfeksiyonlar olarak karşımıza çıkıyor ancak bu ağrı kanser gibi ciddi hastalıklardan da kaynaklanabiliyor. Vücudun herhangi bir yerindeki bir ağrı alarm anlamına geliyor ve bu nedenle ciddiye alınıp en erken zamanda doktora başvurulması gerekiyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Kulak Burun Boğaz (KBB) Hastalıkları Bölümü’nden Op. Dr. Mustafa Bilazer, kulak ağrısının nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.  

Kulak ağrısının nedeni çok önemli

Kulak ağrısının en çok görülen nedeni enfeksiyonlardır. Orta kulak ve dış kulak yolu enfeksiyonları çok ağrılıdır. Orta kulak enfeksiyonu daha çok üst solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı olurken dış kulak yolu enfeksiyonu kulağı aşırı kurcalama, hijyenik olmayan denize ve havuza girme sonucu oluşur. Daha az sıklıkla kulak kepçesindeki enfeksiyon ve darbelere bağlı şişmeler, kulak zarına ve dış kulak yoluna basınç yapan kulak kirleri, boğaz ve ağız bölgesindeki enfeksiyon, yara ve kanserlerde, çene eklemi ve diş hastalıklarında da kulağa yansıyan ağrılar görülebilir. Ayrıca nörolojik ve psikolojik hastalıklarda da kulak ağrısı ortaya çıkabilmektedir.

Kulak içi ağrısı da görülebilir

Bazen boğaz enfeksiyonları sırasında, ağızda aft ve yara oluştuğunda kulak içine yansıyan ağrılar olabilir. Ayrıca ağız boşluğu, dil, yutak, gırtlak, geniz bölgelerindeki kanserlerde de kulak ağrısı oluşabilir. Çene eklemindeki ve dişlerdeki hastalıklarda da kulak ağrısı görülebilir. Bununla birlik dişlerini çok sıkan kişilerde de ağrı olabilmektedir. Bu durumda vakit kaybedilmeden uzman yardımı alınmaktadır.

 

Mutlaka doktora başvurun

Kulak ağrısı durumunda öncelikle otoskop veya endoskop ile kulağın içine bakılmaktadır. Orta kulak enfeksiyonunda kulak zarı kızarmıştır, orta kulakta iltihap birikmesi de başlamış olabilir. Dış kulak yolu enfeksiyonunda kulak kanalı daralmış, şişmiş ve çok ağrılıdır, hasta kulağına dokunulunca aşırı ağrı hisseder. Kulak muayenesi normalse ağrının nedenini bulmak için burun, geniz, ağız boşluğu, yutak, gırtlak bölümlerini de endoskop ile muayene etmek gerekmektedir.

Dış kulak yolu enfeksiyonlarında antibiyotik içeren damla ve tabletler ile kortizon içeren damlalar kullanılır, bazen dış kulak yolu enfeksiyonuna mantarlar neden olur o zaman antifungal damlalar kullanılır. Orta kulak enfeksiyonunda ise antibiyotik içeren tablet veya iğnelerden yararlanılmaktadır.

Bebeklerde ve çocuklarda da görülebiliyor

Bebekler elini kulağına götürüyor, ağlıyor ve huzursuzsa orta kulak enfeksiyonu veya diş çıkarmaya bağlı olabilir; kulak, burun, boğaz uzmanına muayene ettirmeniz gerekmektedir.

Çocuklarda da genelde orta kulak enfeksiyonu vardır, parasetemol veya ibuprofen içeren ağrı kesiciler, lidokain içeren damlalar verilebilir. İlk fırsatta da kulak, burun, boğaz uzmanına muayeneye gidilmesi önerilmektedir.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kişi neden birlikte olduğu kişiyi aldatır?

Aldatmanın sebepleriyle beraber geniş bir kavram olarak ele alınması gerektiğini söyleyen uzmanlar sebeplerin ve olayın yaşanma şeklinin kişiden kişiye değişkenlik gösterebildiğini söylüyor.  Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Dilara Aloğlu, bazı araştırmalara göre kaygılı ya da kaçıngan bağlanmanın görüldüğü bireylerde aldatmaların daha sık yaşandığını söylüyor ve “Bireyin aldatmaya olan yönelimi kişisel ihtiyaçların karşılanmaması ya da bağlanma stilleriyle ilişkili olabilir. Bu nedenle aldatmanın arkasında yatan bazı sağlıksız durumların üstesinden destek alınarak gelinebilir.” önerisinde bulunuyor.  

İnsan neden aldatma ihtiyacı hisseder? Çiftlerin ilişkide sadakatlerini sağlaması için olması gereken dinamikler nelerdir? Çiftlere düşen görevler nedir? İşte tüm bu soruların cevapları için Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Dilara Aloğlu, çiftler için tespit ve tavsiyelerde bulundu.

Çiftlerin kendilerini değerli ve güvende hissetmeleri önemlidir

İlişkilerin gelişmesi ve sürdürülebilir olması için sağlıklı iletişime ve beslenmeye ihtiyacı olduğunu söyleyen NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Dilara Aloğlu, “Kişilerin karşılıklı olarak kendilerini değerli ve güvende hissetmeleri önemlidir. Gündelik yaşamın telaşı içerisinde kendilerini kaybeden ve ilişkilerini ihmal eden bireyler birbirlerinin duygusal ihtiyaçlarını karşılamakta da güçlük çekerler. İlişkinin karşılayamadığı ihtiyaçların dışarıdan alınıyor olması, sevgi ve ilgi gösteren birine karşı koyulamaz hale gelmesine ve aldatmaya zemin oluşturulmasına neden olabilir.” sözleriyle aldatmanın nedenlerini anlattı. 

Aldatma bağlanma kavramı ile de yakından ilişkilidir

Aloğlu, “Aldatma bağlanma kavramı ile de yakından ilişkilidir. Bağlanma kuramsal açıdan bakıldığında bebeğin bakım vereni ile ilişkisine bağlı olarak gelişmektedir ve bu durum yetişkinlikte de etkisini korumakta, nesilden nesile de aktarılmaktadır. Dolayısı ile romantik ilişkilerdeki dinamikler, sorunlara çözüm bulma eğilimlerimizi ve iletişim becerilerini belirlemede oldukça etkili olmaktadır. Bazı araştırmalara göre, kaygılı ya da kaçıngan bağlanmanın görüldüğü bireylerde aldatmalar daha sık yaşanıyor.” ifadelerini kullandı.

Nedenler her ilişkide farklılık gösterir 

Bireylerin aldatmaya olan meyillerinin kişiden kişiye farklılık gösterdiğini söyleyen Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Dilara Aloğlu şu sözlerle devam etti:

“Kişisel ihtiyaçların karşılanmaması ya da bağlanma stilleri ile ilişkili olabilmektedir. Dolayısı ile aldatmanın arkasında yatan bazı sağlıksız durumların olabileceği ve destek alarak bu durumun üstesinden gelinebileceği söylenebilir. İlk adım ise bu durumun farkında olmak olacaktır. Öz farkındalığı olan bir kişi destek için kendisini hazır hissedecektir. Terapi süreci kişinin kendisini hazır hissetmesi ile başlayabilir.” dedi.

İlişkide sadakat duygusunun sağlanması ve sürdürülebilir olması için güvenli bağlanmanın gerçekleşmesi gerektiğini söyleyen Dilara Aloğlu, “Sağlıklı iletişimin kurulması ve çiftlerin birbirlerine saygı duymaları, ihtiyaçlarını anlamaları oldukça önemlidir” dedi ve birlikteliklerde aldatmanın önüne geçmek için şu önerilerde bulundu:

“ Dış dünyaya yatırım yapmaktansa ilişkiye yatırım yapmayı tercih edin 

 Rutine dönen ilişkilerde yeniliği partnerle birlikte keşfetmeye çalışın 

İletişim becerilerinizi geliştirin 

Ortak zevk alanları üretin 

Birlikte hobiler edinin ve birlikte sosyalleşin 

Bireysel zamanlarınıza saygı duyun

Kültürel değerlerinize ve farklılıklarınıza saygı duyun,

Karşılıklı olarak duygusal ihtiyaçlarınızı anlamaya ve karşılamaya çalışın” 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı