Sesleniş

Sesleniş
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Aylardır küçük bir bölgede Dünya savaşı yapılıyor. Suriye de verilen bu savaş, malum güçlerin orduları; sözüm ona İslami bir örgüt olan IŞID, Suriye ordusu, Rusya, İran, Irak, Amerika, Fransa, İngiltere, Almanya ve en son olarak da Türkiye. Birde Muhalif orduları var. Muhalif orduları Dünyanın dört bir yanından gelen Sünni Müslümanlar, Sünni Araplar, Çeçenler, Uygur Türkleri, Bosnalı mücahitler… En sonda Türkmenler girdi bu savaşa. Türkmen ordularında Dünyanın her tarafından gelen Sünni savaşçılar. Tabi IŞID terör örgütünde de Dünyanın dört bir yanından gelen savaşçılarla dolu. Bunların büyük bir kısmı, Hıristiyan, Ateist, Hıristiyan Arap ve kandırılmış Sünni Müslümanlardan oluşuyor.

Bu küçük Dünya savaşı, Suriye gibi dar bir alanda ve Irak’ın bir kısmında devam ederken asıl mesele kendi topraklarımızda cereyan eden savaş, önceliğimiz oldu. Bu savaşın ilerleyen safhalarında artık iyice netleşen bir tablo var ki bu da bu savaşımız Kürtlerle değil Ermenilerle. Aldatıldığını fark eden Kürt teröristlere, örgüt çoktan infaz emrini verdi bile. Sivil halkın katledilmesi ve canlı kalkan olmaktan usanan halkında infaz emri de verildi. 1915 Tehcir yasasından geride kalan Ermeni kırıntıları bu gün artık pervasızca renklerini belli etmiş, gizleyecek ve saklayacak bir şeyleri kalmamıştır. Geçenlerde Ermeni bir rahip,” Tunceli’nin yüzde doksanı kriptolu Ermenidir. Diyarbakır da binlerce Ermeni kardeşimiz vardır. Mardin ve civarında da hakeza kalabalık bir cemaate sahibiz” demesi akıllara bu savaşın asıl aktörlerinin kimler olduklarını açıkça anımsatmaktadır.

Ermeni soysuzların nerelerden desteklendikleri ise çok ibretamizdir. Ele geçirilen silahların, Amerikan ve Rus yapısı olması, en son ele geçirilen Heron’un ise Amerikan yapısı olması bize şunu söylemektedir: Türkün Türk’ten başka dostu yoktur. Daha doğrusu Müslüman’ın Müslüman’dan başak dostu yoktur. Ele geçirilen Alman ve İngiliz ajanlarının varlığı ise bu topraklarda kimlerin iştahı kabardığının en gerçek göstergesidir.

Bu tablo bize şunu anlatmaktadır. Karşımızda Ermeniler vardır ama Dünyanın emperyalist güçleri tarafından desteklenmektedir. Onlarında arkasında Siyonist güruh… Dikkat ederseniz Yahudi demedim. Siyonist dedim. Sözümüz bu topraklarda yaşayan, ne düzgün Yahudilere nede düzgün Ermenileredir. Sözümüz bu topraklarda yaşayıp, bu toprağın ekmeğini yiyip ama bu topraklara ihanet eden dinsiz imansız güruhadır.

PKK denen kanlı Ermeni örgütü ki uzantıları olan; PYD ve YPG de aynı ürünün mahsülleri oldukları ortaya çıkmıştır. Aslında kendi topraklaırımızda yapılan bu savaşa, savaş demek de çok doğru değildir. Savaşın belli kuralları vardır ve uluslar arası camiada belli kriterlere sahiptir. Bizim bölgemizde yapılan ise tamamen terörist saldırı ve haince, kahbece belaltı vuruşlarıdır. Sözde Ermeni terörünün “öz yönetim” ve “özerklik” teraneleri ise asıl maksatlarını meydana çıkarmıştır.

Bu yapılan saldırıların ne Kürtlerle ne de Kürt halkıyla bir alakası ve bir bağlantısı yoktur. Bu saldırılar Haçın- Hilal ile savaşıdır. El altından desteklen bu terörist hainlere ne garip ki bizim dost diye bildiğimiz ülkelerden yapılmaktadır. Mesela, hiç duyduk mu yakalanan cephane arasında Japon silahları var. Ya da hiç duyduk mu yakalanan ajanlar arasında Japon ajanlar var. Ya da Avustralyalı, İspanyol veya Portekiz… Veya Polonyalı, Macar, Ukraynalı.. Hayır duymadık. Ama İngiliz, Alman son zamanlarda Sırplar çıktı. Bu tablodan benim anladığım şu: Bu topraklarda kimin gözü varsa onlar bu topraklarda cirit atıyor.

Yapılan mücadele o kadar garip bir mücadele ki; terör gurupları sıkıştıkları zaman; katliam var çığlıkları atıp akla hayale gelmeyen numaralar yapıyorlar. Sahte filimler çekip Dünya kamuoyuna sunuyorlar. Yaralımız var diyip gelen askere, ambulansa ateş ediyorlar. Çocukları, yaşlıları, kadınları canlı kalkan ediyorlar. Büyük şehirlerde çocukların ellerine benzin bidonları verip araç kundaklatıyorlar. Akla hayale gelmeyen şirretliği kurgulayıp meclisteki uzantılarıyla tezgâhlar hazırlıyorlar. Türk askerin merhametini kullanıp tuzaklar hazırlıyorlar. Daha da köşeye sıkıştıklarında barış çığlıkları atıp hükümeti uzlaşmamazlıkla suçluyorlar. Sanki barışı baltalayan kendileri değil de hükümetmiş gibi…

Kısacası nerde rezillik nerde kahpelik, nerde şirretlik varsa hepsi icra ediliyor. Düşünüyorum da acaba hangi ülke bu kadar müsamahakâr ve bu kadar merhametli bu kadar barışçıl davranır. Acaba İngiltere IRA (İrlanda Kurtuluş Örgütü)’ yle böylemi mücadele etmişti. İspanya ayrılıkçı BASK örgütüyle böyle mi mücadele etmişti. En katı en sert müdahalelerle kimsenin gözünün yaşına bakılmamıştı. Hatta teröre destek veren kim varsa onlar bile ayıklamışlardı. Değil meclislerinde, kamu kurumlarından bile tasfiye etmişlerdi. Bu ne müsamaha bu ne merhamettir! Dünyanın neresinde görülmüş bu kadar merhamet bu kadar müsamaha? Taşı bile çatlatacak bir sabır ve tevekkül görünüyor.

Ama bu sabrın ve metanetin elbette ki bir sebebi bir amacı var. En büyük sebebi bölgedeki günahsız ve savunmasız sivil halk… İçlerinde yaşlısı, engellisi, kadını, çocuğu var. İçlerinde terörden beri kalmış sivil halk var. İçlerinde memleketine sadık, vergisini veren, çocuğunu askere gönderen vatanseverler var. Bir sebebi daha var. Bölgeyi ateş ve kan gölüne çevirmek isteyen ve bir iç savaşı körüklemek isteyen dinsiz imansızlara fırsat vermemek var. Yoksa bu devletin o bölgeleri on dakikada yerler bir etmeye gücüde yeter buna ve çok daha fazlasına muktedirdir.

Bu garip olaylar bölgemizde cereyan ederken biz ne yapıyoruz? Hala Türk, Kürt, Türkmen şu bu ayrımı mı yapacağız. Etnik kökenlerimizle mi bir birimizin yüzüne bakacağız. Kimin dahli vardır bir Kürt anadan veya bir Türk ana -babadan Dünyaya gelmeye. Kimin dahli vardır Arap ya da Türk olmaya. Kimin elin dedir istediği kimlikle Dünyaya gelmeye. Hiç kimsenin elinde değildir etnik kökeni. Kimsenin de övünmeye hakkı yoktur bu bağlamda, ben Türküm ben Arap’ım ben Kürt’üm diye. Kimse kimseye ne etnik kökeniyle üstünlük taslama hakkına sahiptir ne de övünme. Üstünlük takvadadır. Üstünlük namus ve şereftedir. Üstünlük dinine, vatanına, bayrağına, ırzına ve namusuna ihanet etmemektir. Kim bu dine ve vatana ihanet etmemişse üstünlük ona mahsustur. Kim vatanına ve bayrağına ihanet etmemişse ona mahsustur. Kim ekmek yediği kapıyı inkâr etmemişse üstünlük onun şerefindedir.

Zaman bir olma birlik olma zamanıdır. Zaman uyanma zamanıdır. Zaman kenetlenme zamanıdır. Zaman siyasi çıkarlarla, bel altı vuruşları yapma zamanı değildir. Zaman içimizdeki hainlerin ayıklanıp gerçek vatanseverlerin meydana çıkma zamanıdır. Hangi etnik kökenden olursa olsun, hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun zaman el ele verme zamanıdır.

Yarın huzuru mahşerde nasıl bakacağız Allah Resulünün yüzüne, yarın huzuru mahşerde nasıl bakacağız bu kadar şühedanın yüzüne. Bu şüheda kimler için kanlarını akıttı, terki can ettiler. Ülke kaynakları daha ne kadar bu imansızların verdiği zarar ziyanı karşılamak için seferber olacak. İşçinin, emeklinin garibin gurabanın hakkı olan ülke gelirleri daha ne kadar bu zalimlerin verdiği yaraları kapatmak için fedakârlıkta bulunacak.

Bu ülkenin eşi ve benzeri yoktur. Bir o kadar aziz ve bir o kadar kutlu bir beldedir bu topraklar. Değil Siyonistlerin bütün Dünyanın gözü vardır bu topraklarda. Dost düşman herkes bu topraklarda yaşamak için can atıyor. İslam âleminin son kalesidir bu topraklar. Bu son kalede giderse Yüce Allah’ın dinini kim yaşatıp yüceltecek.

Ya Rab! Senin dininin bu son kalesine yine sen sahip çık, sen koru. Eğer yeryüzünde Fırka-ı Naci kulların kaldı ise yine bu topraklardadır. Senin dinini sana tertemiz teslim edecek ümmet yine bu topraklardır. Bütün sevenlerin, senin dinine gönül vermiş bütün kullarının gözü, ümidi, umudu bu son kalendedir. Bu son kalede imansızların eline geçerse İslam Ümmetinin umudu yitecek, Bu son kalede senin düşmanlarının eline geçerse İslam Ümmetinin ümidi kırılacak.

Ya Rab! Bu son kalende senin sancağın dalgalanmakta… Sana iman etmiş garip kulların bu beldeden nemalanmakta. Yüzlerini senin Beytullahına çevirmiştirler ama gözlerini ve gönüllerini bu beldeye çevirmiş sana secde etmektedirler. İçimizdeki gafilleri sen hidayete eriştir. Sen kalplerimizi mühürleme. Sana secde etmeden dur etme bizleri. Senin gücün her şeye yeter.

0
be_en
Beğen
0
alk_
Alkış
1
mutlu
Mutlu
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir