Sinop Efsaneleri ve Söylenceleri

Sinop iline ait efsaneler ve söylenceler: Sinop’un Kuruluşu Efsanesi, Bey Kızı Söylencesi, Sarı Kum Gölü Efsanesi, Gazidere Çayı Kayaları Efsanesi.

Sinop Efsaneleri ve Söylenceleri
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sinop iline ait efsaneler ve söylenceler: Sinop’un Kuruluşu Efsanesi, Bey Kızı Söylencesi, Sarı Kum Gölü Efsanesi, Gazidere Çayı Kayaları Efsanesi.

Sinop’un Kuruluşu Efsanesi

MÖ 756 yılında Milet’ten ayrılan ve kendilerine yeni bir şehir kurmak isteyen göçmenler buraya gelerek bugünkü Sinop’un ilk temelini atmışlar ve bu şehre Sinope adını vermişlerdir “Efsaneye göre tanrıça Sinope ırmak tanrısının kızıdır. Zeus Sinope’ye aşık olur. Her dilediğini yerine getireceğine söz verir. Sinope kızlığına dokunmamasını ister Tanrı yemine bağlı kalarak onu kız bırakır. Bugünkü Sinop’un olduğu yere gelir.”

Daha sonra MÖ 630 yılında ikinci bir koloni (sömürge, göçmen topluluğu ya da bu topluluğun yerleştiği yer) grubu Sinop’a yerleşmiştir. Şehrin surlarının büyük bir olasılıkla kolonize (koloniler halinde yaşanan) devirlerde yapıldığı tahmin edilmektedir.

7 yy başlarında Sinop, Anadolu’ya kuzeyden gelen Kimmerlerin, 6 yy ortalarında İran’dan gelen Perslerin istilasına uğramıştır.

Bey Kızı Söylencesi

Sinop Beylerinden çok güzel bir kızı vardır Dönemin ünlü bilginlerinden ders alan kız, ilmiyle çevresinin ilgi ve hayranlığını kazanmıştır.

Günün birinde bey, kızını evlendirmeye karar verir Ülkesinin her yanına tellallar salar:

Kızımla evlenecek yiğit, kızım gibi bilgili olmalıdır Üç ay sonra yapılacak sınavda kızım tek soru soracak, bilen damadım olacaktır.

Ülkenin kendine güvenen beyleri delikanlıları büyük bir hazırlığa girişir Gün gelir çatar herkes kızın karşısına dizilmiştir Aralarında saz benli bir delikanlı dikkatini çekmiştir Herkesin heyecanına karşın delikanlı bir an gözlerini kızdan ayırmaz, kız da onu görmüş ve dikkatini çekmiştir.

Sınav başlar kız sorusunu sorar “Evrende bilgiden üstün ne vardır?” Herkes sırayla yanıtlar Sıra saz benizli delikanlıya geldiğinde gözlerini kızın gözlerinden ayırmadan “Sevda vardır, sevda sultanım” der. Bilgiden de üstün Sevda vardır, Bilim sözdür, sözde kalır, bilim bilgidir, öğrenilir, Sayıysa sayı, Ölçüyse ölçüdür Ama sevdan ne gözde ne kitaplardadır Şu anda ben oyum Sevdanın ta kendisiyim Bunu benden başka kimse bilemez, kimse de okumakla öğrenmekle benim gibi olamaz.

Sınavı kazanmıştır, görkemli bir törenle evlenip muradına ererler.

Sarı Kum Gölü Efsanesi

Bir zamanlar, günümüzdeki Sarıkum Gölü’nün yerinde bir köy vardır, Günün birinde köye bir derviş gelir. Bir kaç kapı dolaştıktan sonra evinin önünü süpüren bir kadına “Açım beni doyur” der. Kadın kocasının değirmene gittiğini, unları katıkları bulunmadığını, çocuklarını kandırmak için ateşe külden çörek attığını söyleyince ermiş onu getirmesini söyler, Kadın getirir, Ermiş çöreği kırar, Çörek mis gibi buğday ekmeği olmuştur. “Çocuklarına ver yesinler” deyip kadını atının terkisine alır, ardına bakmamasını söyler, biraz gittikten sonra kadının aklına çocukları gelir dönüp bakar ki köy sular altında ağlayıp dövünmeye başlar, Sözünü tutmadığı için ermiş “taş ol” diye onu kargışlar Kadın attan düşer, taş olur, köyün yerinde de Sarıkum Gölü oluşur.

Gazidere Çayı Kayaları Efsanesi

Sinop’tan Boyabat’a Gazi Dere Çayı Üzerindeki bir köprüden geçilerek girilir Köprünün batısında birbirine çok yakın iki kaya kütlesi dikkati çeker Gazi dere çayı bu iki kaya arasından sıkışarak geçiyor gibidir. Soldaki daha eğimli ve alçak kayaya ilişkin söylence şudur:

Düşmanlardan kaçan Hz Ali bu kayanın önlerine gelir Kaya geçit vermez Düşmanlar yaklaşmaktadır Hz Ali Kılıcını çekip vurur, yarılan yerden karşıya geçer Düşmanları öte yanda kalmıştır Daha alçak kayadaki at izlerinin o günden kaldığına inanılır.