Yozgat Efsaneleri

Yozgat iline ait efsaneler: Ali Çelebi ve Mahmut Çelebi Türbeleri Efsanesi, Çapanoğlu (Büyük) Camii "Cami Temelinin Sağlam Olması" Efsanesi, Çapanoğlu (Büyük) Camii "Cumada Hızır Bulunması" Efsanesi, Çamlık Efsanesi, Gelin Kayası Efsanesi, Keçi Kalesi Efsanesi, Kerkenes Kalesinin Fethedilmesi Efsanesi, Kerkenes Sülük Gölü Efsanesi, Kerkenes ve Güneş Tutulması Efsanesi, Kızlar Kayası Efsanesi, Sarıkaya Kaplıcaları Efsanesi, Şahna Kayası Efsanesi, Şemunel Gazi Efsanesi.

Yozgat Efsaneleri
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yozgat iline ait efsaneler: Ali Çelebi ve Mahmut Çelebi Türbeleri Efsanesi, Çapanoğlu (Büyük) Camii “Cami Temelinin Sağlam Olması” Efsanesi, Çapanoğlu (Büyük) Camii “Cumada Hızır Bulunması” Efsanesi, Çamlık Efsanesi, Gelin Kayası Efsanesi, Keçi Kalesi Efsanesi, Kerkenes Kalesinin Fethedilmesi Efsanesi, Kerkenes Sülük Gölü Efsanesi, Kerkenes ve Güneş Tutulması Efsanesi, Kızlar Kayası Efsanesi, Sarıkaya Kaplıcaları Efsanesi, Şahna Kayası Efsanesi, Şemunel Gazi Efsanesi.

Ali Çelebi ve Mahmut Çelebi Türbeleri Efsanesi

Yozgat, Akdağmadeni İlçesi Muşali Köyünde bulunan Ali Çelebi ve Mahmut Çelebi Türbeleri ile ilgili yöre halkının anlatmış olduğu bir efsane şöyle anlatılmaktadır: Ali Çelebi ve Mahmut Çelebi Muşali Kalesi Düşmanların elinde iken burayı fethetmek için kalenin bulunduğu tepenin altında savaşırlarken, düşmanın biri Mahmut Çelebi’nin kafasını uçurur. Kafası yere düşen Mahmut Çelebi; yerden kafasını koltuğunun arasına alarak düşmanla savaşmaya devam eder. Bu durumu gören düşman paniğe kapılıp korkup kaçmaya başlar. Bu arada kadının biri Mahmut Çelebi’nin kafasının koltuğunun altında olduğunu görünce: “ Bakın, adam kellesi koltuğunda savaşıyor,” diye bağırır. Bunu Mahmut Çelebi’ de duyar ve durumu fark ettiği anda olduğu yere düşer ve şehit olur. Aynı çarpışmada Ali Çelebi’de şehit düşer ve Ali Çelebi ve Mahmut Çelebi’nin, şehit düştükleri yerlere kubbeleri de bulunan türbeleri yapılır. Fakat ertesi gün sabah bakarlar ki Mahmut Çelebi’nin Türbesi’nin kubbesi yıkılmıştır. Tekrar kubbesini inşa ederler, fakat ertesi gün gene aynı şekilde kubbesinin yıkılmış olduğu görülür. Bir kez daha kubbesi inşa edilir. Bu kez inşa eden ustaların o gece rüyalarına Mahmut Çelebi girer ve “ Benim gövdem üstünde başım yok, sizde türbem üzerine kubbe koymayın” der. Bu rüya üzerine artık Mahmut Çelebi’nin türbesinin üzerine kubbe yapımından vazgeçilir.

Çapanoğlu (Büyük) Camii “Cami Temelinin Sağlam Olması” Efsanesi

Büyük Caminin temeli kazıldığında temelden su çıkar. Temele ardıç ağaçları çaprazlama atılarak temel duvarı örülür. Temel duvarının örülmesinden sonra caminin ustabaşı ortalıktan kaybolur, ve cami inşaatı devam etmez. Yedi yıl sonra ustabaşı gelir caminin inşaatına devam ederek camiyi tamamlar. Niçin kaybolduğu sorulunca: “Cami temelinin yerleşip yerleşmediğini ölçtük. Böylece camiyi sağlama aldık. Bu cami duvarı kolay kolay çatlamaz.” der.

Çapanoğlu (Büyük) Camii “Cumada Hızır Bulunması” Efsanesi

Bir gün Çapanoğlu (Büyük) Cami inşaatına harç karan amelelerden birinin yanına aksakallı ihtiyar bir adam gelir. Camiye emeğinin geçmesi için çalışan işçiden küreği alır, bir müddet harç kardıktan sonra küreği tekrar işçiye vermek ister. İşçi küreği geri almaz ve ihtiyara: “Ben senin kim olduğunu biliyorum. Her sabah namazında bu camide olacağına söz verirsen küreği alırım. Yoksa almıyorum.” der. “Her sabah namazı için söz veremem ama, her kandil ve cuma namazlarında bu camide olacağıma söz veriyorum.” diyen ihtiyarın elinden işçi küreği alır. Aksakallı, fani görünüşlü Hızır oracıkta kaybolur. Halk Hızır Aleyhisselâm’ın her cuma ve kandil namazlarında Çapanoğlu (Büyük) Cami’de olduğuna inanmaktadır.

Çamlık Efsanesi

Yozgat’ın en ünlü dinlenme yeri ve ülkemizin ilk Milli Parkı olan Çamlıkla ilgili efsaneye göre; Çamlığa ilk fidanı Aslı’nın ardından diyar diyar dolaşan Kerem dikmiştir. Yolu Yozgat yöresine düşen Kerem Aslısını sormuş, bulamayınca Çamlığın bulunduğu kıraç yamaca bir fidan dikmiş; “Bu çamdan nice çamlar filizlenir, koruk olur, bizi söyler bizi fısıldar.” deyip yollara düşmüştür. O gün bu gündür çamlık, hafif bir yelde sevda türküleri söyler, içli sevgi ezgileri fısıldar. Sevdalıların buluştuğu Çamlık için böyle bir efsane söylenir halk arasında.

Gelin Kayası Efsanesi

Yozgat’taki Nohutlu Tepesi’nin arkasında bulunan Cehrilik yakınlarında deveye binmiş geline benzeyen kayalar bulunmaktadır. Bu kayalara “Gelin Kayası “denir. Efsaneye göre köyün birinden gelin alayı gelmektedir. Eşkıyalar gelin alayını çevirirler. Niyetleri kervandaki gelini alıp esir pazarında satmaktır. Gelin alayının er kekleri eşkıyalarla vuruşurlar ve hayatlarını kaybederler. Eşkıyalar, gelini ve damadı yakalamak üzeredirler. Yakalanacaklarını anlayan gelin ve damat Allah’a dua ederler. “Allah’ım bizi bu eşkıyaların eline düşürme, bizi ya taş et, ya kuş et” Duaları kabul olunur. Güzel gelinle birlikte eşkıyalar, develer ve atlar oracıkta taş olurlar. Damat ise kuş olup gökyüzüne uçuverir. Güzel gelinin ağlarken gözünden döktüğü yaşlar sel olur ve orada kırmızı lalecikler bitmeye başlar. Zamanla bu laleler tüm tepeyi kaplar. Eğrice’de (mayısın ikinci haftasında) cehrilik laleleri kırmızı kırmızı açar ve beyaz güvercinler gökyüzünde süzülürler. Yozgatlı avcılar buradaki güvercinlere kesinlikle ateş etmezler.

Keçi Kalesi Efsanesi

Yozgat ili, Yerköy ilçesine bağlı Aşağı Eğerci Köyü sınırları içinde Keçi Kalesi denilen bir yer vardır. Bu kalede bir zamanlar yabancılar yaşarlarmış. Bunları Şampas Pir adında bir de firavunları varmış. Müslümanlar ise Büyük Kızılkale ile Küçük Kızılkale Köylerinde yaşarmış. Büyük ve Küçük Kızılkale’de yaşayan Müslümanlar, Keçi Kalesini almak için çalışmalar yaparlar. Bir defasında bin kadar keçinin boynuzlarına mum takarak geceleyin bu mumları yakıp keçileri kaleye doğru sürerler. Şampas Pir ve askerleri bu durum karşısında şaşkına dönerler. Müslümanlar bir taraftan keçileri sürerken, diğer taraftan kendileri de ateş ederek kaleye doğru ilerlerler. Yüksek olan kaleden ateş eden yabancılar, gece olduğu için hedeflerine isabet ettiremezler. Bu durum karşısında çok korkarlar. Bunun ne olduğuna bir anlam veremezler. Müslümanlar kaleyi alırlar, Şampas Pir ve askerlerini kaleden atarlar. Kale böylece fethedilir. Bu olayda keçiler kullanıldığı için kaleye “Keçi Kalesi” adı verilir.

Kerkenes Dağı Efsanesi

Yozgat, Sorgun İlçesi Şahmuratlı Köyünde bulunan Kerkenes Harabeleri ile ilgili anlatılan Efsane:

Melik Acem, Keykubat’ın oğlu Keykavus Acem toplumundandır. O zaman Türk islam Efrasyab yidinde bulunuyordu. Nahiyeyi sebah Yemen ve hatta M.ö. 4000 yıllarında yaşamış olan Süleyman (A.S.) yidinde bulunan şehirlerdir. Keykavus Süleyman Peygamberden çalışkan, yiğit insanlar istedik! “Benim yidimde bulunsunlar onlara şehir yaptıracağım” dedi. Süleyman (A.S.) da istediği insanlardan Keykavus’un emrine verdi. Rüstem Destan Subaşılık görevi yürütüyordu. Keykavus’un Siyaveş isminde bir oğlu oldu. Oğlunu Rüstem Destan’ın emrine verdi, iyi yetişmesi ve askerlik bilgisinin artırılması için onun yanında bulunmasını istedi. Keykavus şehir inşasına uzun ve yorucu çalışmalar sonucunda 7 fersah (Fersah=5 KM.) o şehrin etrafına da 4 kat metin boru yaptılar, şehrin inşasını tamamladıktan sonra, insanlar gelip şehre yerleştiler, o şehrin ismini de Kerkenes koydular, insanlardan bu şehrin güvenliğini sağlamak için belli bir grup nöbetçi koydu. Ama deprem neticesinde Kerkenes viran oldu, insanlar şehrin yerle bir olmasını engelleyemediler. Bunun üzerine Keykavus güvenliği sağlamakta görevli bulunan nöbetçileri ve diğer ilgilileri öldürttü, şehir neticede viran oldu. Keykavus hayatta bulunan birlikleri ile Yemen’e vardı. Padişah ile birlikte savaşarak Keykavus ve taraftarları yenildi.

Kerkenes Kalesinin Fethedilmesi Efsanesi

Yozgat, Sorgun İlçesi Şahmuratlı Köyünde bulunan Kerkenes Harabeleri ile ilgili anlatılan Efsane:

Kerkenes şehri düşmanların elindeymiş. Battal Gazi, burayı almak istemiş. Akşam üzeri tüccar kılığında kaleye gelmiş. Develere sepet yüklemiş, sepetlerin içine de askerlerini bindirmiş. Üzerlerine de kumaş örtmüş. Kumaş tüccarı kılığında Kerkenes’e girmiş. Kralın askerleri kumaş almak istemişler. Battal Gazi: “Bügün akşam oldu, yarın satarım” diye askerleri geri göndermiş. Ortalık iyice kararınca askerlerini sepetlerden çıkararak gece kaleyi fethetmiş. Sabah ezanını Kerkenes’de ki kalede okumuş.

Kerkenes Sülük Gölü Efsanesi

Yozgat, Sorgun İlçesi Şahmuratlı Köyünde bulunan Kerkenes Harabeleri ile ilgili anlatılan Efsane:

Battal Gazi, Kerkenes Kalesi’ni fethettiği sırada, kale yakınlarında atının bacakları parçalanır ve yara olur. Battal Gazi attan inerek onu serbest bırakır. At yayıla yayıla içinde sülüklerin bulunduğu bir su birikintisine varır. Su içerken ayaklarına Sülükler yapışarak pis kanı emerler, atın ayağı iyileşir. Battal Gazi, suyun etrafını temizleyerek küçük bir göl haline getirir. Adını da Sülük Gölü koyar. Tedavisinde sülük kullanılması gereken hastalar buraya gelerek tedavi olurlar veya buradan tutulan sülükler halk pazarlarında tedavi amaçlı satılır.

Kerkenes ve Güneş Tutulması Efsanesi

Yozgat, Sorgun İlçesi Şahmuratlı Köyünde bulunan Kerkenes Harabeleri ile ilgili anlatılan Efsane:

Önceleri egemen olan Asur İmparatorluğu M.Ö. 612 yılında, Med ve Babillilerin ortak saldırısına yenik düştü. Medler imparatorluklarını Anadolu yüksek platosu boyunca, batıya Kızılırmak’a doğru genişlettiler ve Kerkenes Dağı üzerinde, Herodot tarihinde Pteria adıyla anılan yeni büyük bir şehir kurdular. Yine Herodot’a göre, Medler ile Lidyalılar arasında yıllardır uzayıp giden savaşın altıncı yılında, muharebe bütün şiddetiyle devam ederken tıpkı Thales’in o yıl için tahmin ettiği gibi gün geceye döner. Sonradan “Güneş tutulması muharebesi” olarak adlandırılacak bu olay, MÖ 585 yılının 28 Mayis günü meydana gelir. Kilikyalılar ve Babiller’in arabuluculuğuyla imzalanan barış antlasması ile sınırlar tekrar belirlenir ve antlaşma karşılıklı kız alıp verme ile sağlamlaştırılır. Heredot’a göre, Med sehri Pteria orta Kapadokya bölgesinin savunmasi en güçlü sehridir. Bu sur duvarlarının gerçek boyutları, Lidya Kralı Krezüs tarafından şehir yakıldığından ve güçlü taş duvarı en azından kısmen yıkıldığından beri ilk kez 1999 yılında ortaya çıkarıldı. Krezüs, Delfi’deki meşhur kehanet merkezine Kızılırmak’ı geçtiği takdirde ne olacağını sorar ve karşılığında “güçlü bir imparatorluk yok olacak” cevabını alır. Tanrıların belirgin desteği eşliğinde, ordusuyla doğuya yönelen Krezüs Pteria’yı ele geçirir ve şehir halkını tutsak eder. Böylece Pers kralı Büyük Kiros’un öfkesini üzerine çeker. MÖ 547 yılında Lidya ve Pers orduları Pteria yakınlarında karşılaşır, fakat yenişemezler. Krezüs başkenti Sart’a dönerken o yıl içerisinde başka savaş beklememektedir. Fakat Büyük Kiros, sözkonusu kralın peşine düşer ve Lidya başkenti Sart’ı zapteder. Kehanet gerçekleşmiştir, Krezüs güçlü bir imparatorluğu yok etmiştir; kendi imparatorluğunu kurmuştur.

Kızlar Kayası Efsanesi

Çekerek’ten Zile’ye giderken Çekerek ırmağının yanında Cenevizler döneminde yapılmış yüksek ve sivri bir kayanın üzerinden ırmak yönüne doğru ve toprak altında yaklaşık iki yüz merdivenle inilen bir kaya vardır. Söylentiye göre; kayanın doğusundaki yüksek tepeye yerleşenler Irmaktan su almak için bu merdivenleri yapmışlardır. Bir Rum Beyi’nin hasta kızı için bu merdivenleri yaptırdığı da rivayet edilmektedir. Bir başka rivayete göre ise; Keşişin birinin çok güzel bir kızı varmış, iki genç de bu kızla evlenmek istemiş, Ancak Keşişin ise kızını her iki gence de vermek gibi bir niyeti yokmuş. Keşiş Gençlerden birine bu yüksek kayadan girilerek merdivenlerle Çekerek Irmağı’nın karşı tarafına geçilecek bir yol yapmasını ister. Öteki gençten ise, ırmağın üzerinden geçmek için bir köprü yapmasını ister. Kim denileni önce yaparsa kızını ona vereceğini söyler. İki gençten biri köprüyü, diğeri merdivenli geçit tünelini yapar. Ancak gençler birbirlerinden haberdar değildirler. Keşiş köprüyü yapan gence ötekinin daha önce bitirdiğini kızı ona vereceğini söyler. Bunu duyan genç kafasına külüngü vurarak kendini öldürür. (Kızlar Kayasından 500 mt. aşağıda bu köprünün ayakları mevcuttur.) Keşiş daha sonra kayayı oyan gence de, kızını köprüyü yapan genç önce bitirdiği için ona verdiğini söyler. Bunun üzerine kayayı oyan genç de kendisini yüksek kayalardan aşağı atarak öldürür.

Sarıkaya Kaplıcaları Efsanesi

Yozgat, Sarıkaya İlçesinde bulunan Roma Kral Kızı Hamamı diye bilinen Sarıkaya Kaplıcaları’nın efsanesi halk arasında şöyle anlatılır:

Kayseri’de oturan Roma krallarından birinin kızı amansız bir hastalığa yakalanır. Kral kızını birçok hekimlere götürür, tedavisi için her şeyi yapar. Ama güzelliği dillere destan bu kızın derdine çare bulunamaz. Kızın hastalığı gün geçtikçe ilerlemekte, kız artık yürüyemez bir haldedir. Ayakları tutmamaktadır, dizleri küt olmuştur. Bugünkü adıyla kızın hastalığı romatizmadır. O günlerde Sarıkaya sazlık ve bataklıktır. Sıcak suyun olduğu yerde küçük bir gölet oluşmuştur, balçık halinde çamurlu bir hamamdır burası. Kral küçük kızını son çare olarak bu sıcak suyun bulunduğu yere gezsin diye gönderir. Artık ömrünün sayılı günlerini yaşayan zavallı kız avunmak için bu çamurlu gölet kenarında dolaşmakta, zaman zaman da arkadaşlarıyla çamurlara girmektedir. İşte gezmek ve avunmak için girdiği çamurlar ve sıcak su kıza iyi gelir. Bir müddet burada kalır, gün geçtikçe kızın hastalığı iyi olmaya başlar. Küt dizleri açılır; yavaş yavaş adım atmaya, yürümeye başlar. Sonunda tamamen iyileşen güzel kızın buradaki sıcak sudan iyi olduğu anlaşılır. Bunun üzerine kızın babası kral, buraya mermerden bir havuz yaptırır, etrafını kesme büyük taşlarla çevirttirir, önceleri kimsenin olmadığı bu havuz çevresinde bir şehir oluşur. Kralın kızının adı bu yeni şehre verilir. Yetmiş bin nüfuslu bu şehrin adı “Öper” veya “Hoperi”dir. Şehrin ulaşımı ise Sarıkaya’nın Beştepeler mevkiinden geçen Yozgat ve Kayseri şoselerinden sağlanmaktadır. Bu büyük şehir bir deprem sonucu yok olmuştur, sadece hamamların olduğu yer kalmıştır.

Şahna Kayası Efsanesi

Yozgat, Yerköy yolu üzerinde Başıbüyüklü Köyü köy yolunun sağında bir peri bacası vardır. Ona Şahna Kayası derler. Şahna Kayası denmesinin sebebi ise; hasat zamanı çıkan buğdaydan devletin adına onda bir vergisini toplayan kişiye şahna derlermiş. O zaman “aşar vergisi” varmış. Toplanan vergiye de “öşür” derlermiş. Şahna Köylere gider vergi topladığı için de, köylü Şahna’dan çok korkarmış ve köylü hasat mevsiminde Şahna’nın kendisini, atını, bekçilerini yemez yedirirmiş, her ev günde bir yemek yaparmış. Kendi çocuğuna yediremediğini Şahna’ya yedirirlermiş. Köylü yine vergi toplamaya gelen şahna’ya yemek yapmak istemiş fakat o gün Yağmur yağmış ve yemek yapmak için ateşte yakacak olarak kullanılmak üzere hayvan pisliğinden yapılan tezekler yağmurda ıslandığından şahna’ya yemek yapamazlar. O gün Çapanoğlu da Başıbüyüklü Köyü taraflarında şahiniyle avlanırken, şahini açıkmış ve şahini de piliç yermiş. Çapanoğlu da piliç bulması için adamını köye göndermiş adam köyde bir eve gelir ve kadından piliç ister, kadın adama: “Piliç bulsam ben Şayna’ya yediririm” der. Bu sözün üzerine adam gelip durumu Çapanoğluna anlatınca çok şaşırmış ve Çapanoğlu birden “Şahna da benim yanımda kim oluyor” deyip kızmış ve Şahna’yı o kayada astırmış. O kaya’ya bundan sonra “Şahna Kaya’sı” denmiş.

Şemunel Gazi Efsanesi

Yozgat, Kadışehri İlçesi, Akçakale Köyünde bulunan (Şemunel Gazi) İle İlgili Anlatılan Efsaneler:

1- ŞEMUNEL GAZİ

Şemunel Gazi Akçakale’de yaşayan Müslümanların komutanıymış. Düşmanlarla yaptığı savaşın hepsini kazanmış. Bunu savaşarak yenemeyeceğini anlayan düşmanlar kendisini imanlı gösteren bir kadını Şemunel Gazi’ye Hanım olarak verirler. Hanımı Bir Gün; Şemunel Gaziye “Sen ne kadar kuvvetlisin, seni hiç kimse yenemiyor” der. Şemunel Gazide hanımına evet haklısın “Allah bana bir kudret verdi. Bundan dolayı bana kimsenin gücü yetmez. Ancak sakalımdan koparılan kıllarla parmaklarım bağlanırsa, ben bunları çözemem işte o zaman ben yenilirim” der. Şemunel Gazi uykuya daldığı zaman hanımı sakalından kıl kopararak parmaklarını birbirine bağlar ve gider düşmanların komutanına haber verir. Komutan Şemunel Gaziyi alıp götürür ve bir kiliseye hapis eder. Düşman Şemunel Gazi’yi döve döve bayıltırlar, öldü zannedip parmaklarını çözüp bırakırlar. Şemunel Gazi ayıldığı zaman parmaklarını açık görür düşmanlar Şemunel Gazinin üzerine saldırırlarsa da tutamazlar ve Şemunel Gazi eline aldığı deve çenesiyle bin ay kadar düşmanla savaşır.

2- ŞEMUNEL GAZİ

Şemunel Gazi, Kıbrıs Harekâtı sırasında Afyonlu bir veli ile beraber yakıtı bitmek üzere olan bir uçakta pilotun yanına biner. Pilot üsse dönmek üzeredir. Şemunel Gazi: “Oğlum, yakıtın bitmedi, bitmez de. Sen işini yapmaya devam et,” der. Pilot, yanında bu iki veli ile beraber geri dönüp düşman üzerine bomba yağdırır. Dönüşlerinde, Pilota: Ben, Akçakale deki Şemunel Gazi’yim” der. Tekrar kaybolurlar. Savaştan sonra Pilot Akçakale’ye gelerek, Şemunel Gazi’nin kabrini ziyaret eder. Orada bir tosun kurban ederek halka dağıtır.

3- ŞEMUNEL GAZİ

Şeminel Gazi, Yozgat Kadışehri İlçesine bağlı olan Halı Köyü ile Akçakale arasındaki ormanlık bir alanda düşmanlarla savaşırken, düşmanın biri Şemunel Gazi’nin kafasını uçurur. Şemunel Gazi kafasını yere düşürmeden koltuğuna alarak elinde deve kemiği ile savaşmaya devam eder. Bu durumu gören düşman paniğe kapılıp kaçmaya başlar. Bu arada kadının biri Şemunel Gazi’nin kafasının koltuğunun altında olduğunu görünce: “Bakın, adam kellesi koltuğunda savaşıyor” diye bağırır. Durumu fark eden Şemunel Gazi olduğu yere düşer, ruhunu teslim eder.

0
be_en
Beğen
0
alk_
Alkış
0
mutlu
Mutlu
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir