Çorum Efsaneleri

Çorum iline ait efsaneler: Çorum Adı Efsanesi, Binek Taşı Efsanesi, Koyun Baba Efsanesi​, Koyun Baba Köprüsü Efsanesi​

Çorum Efsaneleri
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Çorum iline ait efsaneler: Çorum Adı Efsanesi, Binek Taşı Efsanesi, Koyun Baba Efsanesi​, Koyun Baba Köprüsü Efsanesi​

Çorum Adı Efsanesi

Rivayete göre, Selçuklu sultanı Kılıç Arslan’ın oğlu Yakup Mirza onmaz bir derde yakalanır. Hekimler “Çorum’a gönder oranın havası suyu iyi gelir” derler. Gerçekten de Yakup Mirza birkaç ay kaldıktan sonra iyileşir. Bunun üzerine sultan ülkedeki tüm sayıları (çorlu) buraya gönderir. Kentin adı da Çorum olur. Anlatılan bu rivayet “Evliya Çelebi Seyahatnamesinde” yer alır.

Binek Taşı Efsanesi

Bir zamanlar bir kıza bir adam âşık oluvermiş. Oluyor ama adamın da hiçbir şeyi yok. Babası da bunu vermek istemiyor. Bu kızı babası Çorum’da başkasına veriyor. Oğlan da o kadar çok kahroluyor ki, üzüntüsünden gidiyor kızın kervanının geleceği yere. “Çevreyolu” deriz biz. Oraya gidip oturuyor, yol kenarına. Biraz bekledikten sonra kervanların geldiğini görüyor. Kervandaki adamın biri diyor ki;

-Sen ne yapıyorsun burada? Per perişan bir hâldesin. Neyin var? İşin gücün yok mu senin? Diyor.
Oğlan da diyor ki;
-Ben burada oturup, gelen giden atların eyerlerini çekerim, diyor.
-O zaman sen, gelinin atının eyerini çek, diyor adam.

Neyse adam çekiyor atın eyerini. Giderken diyor ki;
-Eyer! Eyer! Sunam başkasına gidiyor, sakın onu koy verme, diyor.

Sonra da eyer geline yapışıyor. Sonra da oğlan üzengiye;
-Üzengi! Üzengi! Sunam başkasına gidiyor, sakın onu koy verme! Diyor.

Üzengi de geline yapışıyor. En sonunda kervanların bitiş yerine geliyorlar böyle. Binek taşına diyor ki;
-Binek taşı! Binek taşı! Sevdiğim başkasına gidiyor, onu alıp koy verme, diyor.

Ondan sonra oğlan kızı indiriyor. Ama o anda oğlan kıza sarıldığında ikisi de taş oluveriyor. Herkes o anda birbirine hayretle bakıyor. Büyük bir sevginin efsane oluşuna şahit oluyor herkes.

Koyun Baba efsanesi​

Koyun Baba’nın asıl adı Seyit Ali’dir. Peygamber soyundan geldiği ileri sürülür. Bursa’da bir süre çobanlık yaptığı sırada ağayla her iki kuzudan birini almak üzere anlaşır. Bir süre sonra kırk kuzusu olur. Bunları alarak Osmancık’a yerleşir. Her yirmi dört saatte bir melediğinden adı “Koyun Baba” kalır.

Yörede ermiş sayılan Koyun Baba üzerine çok rivayetler vardır. Bunlardan birisi şöyledir :

Koyun Baba’nın üç köpeği vardır. Bunlara Kara Kadı, Sarı Kadı, Ala Kadı adını verir. Bağdat Kadısı Osmancık’tan geçerken bunu duyar ve padişaha şikâyet eder. Padişah Koyun Babayı çağırır, köpeklerine neden böyle adlar koyduğunu sorar. Koyun Baba da:

-Kadılar haram helal bilmezler, benim köpeklerim bilir. İsterseniz deneyelim der. Padişah denemeye karar verir.

Koyun Baba yirmisi helal, yirmisi haram kırk kap yemek getirilmesini ister. İstenenler getirilince köpekleri çağırır, yemekleri önlerine serer. Hayvanlar helal yemekleri yer öbürlerine dokunmazlar.

Padişah çok şaşırır. Koyun Baba’yı mükâfatlandırmak ister dileğini sorar. Koyun Baba:

Hazineden bişey istemem Sarıalan ile Saltukalan’ı köpeklerime yallık verirseniz yeter der. Dileği yerine getirilir.

Koyun Baba kendisini padişaha şikâyet eden kadıya şöyle bir bakar ve adam ölür.

Koyun Baba Köprüsü Efsanesi​

Fatih Sultan Mehmet Otlukbeli’ne giderken Koyun Baba’ya uğrar hayır duasını alır. Savaşta Uzun Hasan’ı yener. Dönüşte vezirini göndererek Koyun Baba’nın bir dileği olup olmadığını sordurur. Koyun Baba :

-“Eğer bir hayır yapmak istiyorsa Kızılırmak üstüne köprü gerekir, onu yaptırsın bir de kışlak ve yaylak yerlerimizi, koyunlarımızı vergiden bağışlasın ki misafirlerimizi daha iyi ağırlayabilelim” der.

İstekleri yerine getirilir. Ancak köprü yapılmadan Fatih vefat eder. Babasının ölüm haberini alan ll. Beyazıt Amasya’dan yola çıkar. Osmancık’a geldiğinde ırmak kıyısında sürüsünü yayan Koyun Baba’yı görür. Kendisini karşıya geçirmesini ister. Koyun Baba :

-“Olur ama bu ırmağa bir köprü yaptırırsan”der.

Şehzade söz verir. Koyun Baba şehzadeye gözlerini kapamasını ve söylemeden açmamasının söyler. Şehzade denileni yapar. Gözlerini açtığında İstanbul’dadır. Koyun Baba yok olmuştur. ll. Beyazıt tahta geçtikten bir süre sonra düşünde Koyun Baba’yı görür. Koyun Baba köprüyü yaptırmasını istemektedir. Ertesi gece yine aynı düşü görür. Bunun üzerine gerekli araç-gereç ve ustalar Osmancık’a gönderilir ve köprünün yapımına başlanır. Koyun Baba’nın da geyiklerle köprüye taş taşıdığı söylenir.

Köprünün yapımı sırasında dervişlerden biri Koyun Baba’ya ölünce nereye gömülmek istediğini sorar da “Bu taşın düştüğü yere” diyerek ağır bir taşı fırlatır. Öldüğünde ll. Beyazıt onu taşın düştüğü yere gömdürür ve buraya bir türbe yaptırır.

Değirmen Efsanesi​

Bir zamanlar Meydan Çayı üzerinde İskilip halkının ekmeklik ununu sağlayan bir değirmen vardır. Değirmenci Ermeni yâda Rum dur. Zaman zaman unu pahalılandırdığı için yöredekiler kendisine çok kızarlar. Değirmen yıkılır yerine bir gecede sebze bahçesi yapılır. Değirmenci canını zor kurtarır. Davacılar, halk kadıya başvurur. Orada değirmen değil sebze bahçesi olduğunu ileri sürer. En yaşlı üç kişiyi de tanık gösterir. Kadı olay yerine gelip üç tanığı çağırır.

Mal sahibi değirmenin yöredekilerce yıkılıp yerine sebze bahçesi yapıldığını öne sürer. Tanıklar :

-Burada değirmen yoktu, olsaydı bir izine rastlanırdı. Biz bildik bileli burası sebze bahçesidir, derler. Kadı yemin edip etmeyeceklerini sorar. Onlarda:

-Başımızdaki şu cana yemin ederiz ki bastığımız toprak ceddimizdir, derler. Kadı değirmene ne olduğunu sorunca da:

-Olumuşu da olcağı da budur, derler. Bunu üzerine değirmen davası düşer.

Efsaneye göre üç yaşlı adam yalan yere yemin etmiştir. Sarıklarının arasına ölü bir serçe yavrusu, ayakkabılarının içine kendi tarlalarından toprak, sağ göğüslerine olmuş, sol göğüslerine de olmamış bir armut koymuşlarıdır.” başımızdaki şu can derken, serçeyi, bastığımız topraklar ceddimizin “derken ayakkabılarının içindeki toprağı “olumuşu” derken sağ göğüslerindeki olgun armudu “olacağı budur” derken ham armut’u kastetmiştir.