Aşık Sümmani’ye Derinlemesine Bir Bakış: Prof. Dr. Abdulkadir Erkal’dan “Kültür Sohbetleri”nde Önemli Bilgiler Haberi
Bayburt Tarih-Kültür ve Edebiyat Derneği (BAYDER), geleneksel haftalık Kültür Sohbetleri programında bu hafta, Aşık Sümmani üzerine yaptığı kapsamlı çalışmalarla tanınan Eskişehir Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulkadir Erkal’ı ağırladı. Merhum sanatçı İbrahim Erkal’ın da amcasının oğlu olan Prof. Dr. Erkal, sunumunda Aşık Sümmani’nin hayatından kesitler ve edebi kişiliğine dair önemli bilgiler paylaştı.
“Sümmani Bizim Yöremizin Aşıklarıdandır”
Kendisi de Sümmani gibi Narmanlı olan Prof. Dr. Erkal, Sümmani ile olan kişisel ve akademik bağını şu sözlerle vurguladı: “Sümmani bizim yörenin şairlerinden, aşıklarındandır. O Narmanlı olma hasretiyle, bizim de o coğrafyada yetişmemizle, büyüklerimizden sürekli Sümmani’yi dinledik. Onlardan, babamdan, amcamdan dinleyerek edindiğim bilgileri akademiye geçince derli toplu bir şekilde bir araya getirmek için uzun yıllar çalıştım.”
Prof. Dr. Erkal, Aşık Sümmani‘nin 1861-1915 yılları arasında yaşadığını ve 54 yıllık kısa ömrüne çok yoğun ve geniş bir kültür birikimi sığdırdığını belirtti. Sümmani’nin dokuz yaşında bade içip Erzurum’a gelerek Erbabi’den usta eğitimi aldığını ifade eden Erkal, “Rüyasında gördüğü Gülperi’yi bulmak amacıyla ömrünün yaklaşık yarısını gurbet illerde, Orta Asya coğrafyalarına kadar uzanan bir yolculukla geçirmiştir. Gittiği her coğrafyada izler bırakmış büyük bir sanatkârımızdır,” dedi.
“Ervah-ı Ezelde Levh-i Kalemde” ve Sümmani Makamı
Prof. Dr. Erkal, Sümmani’nin en meşhur türküsünün, “Ervah-ı Ezelde Levh-i Kalemde” eseri olduğunu ve bunun dışında da birçok bilinen türküsünün bulunduğunu söyledi.
Aşık Sümmani‘nin Erzurumlu Emrah‘tan sonra ve Karslı Aşık Şenlik ile birlikte aşıklık geleneğinin en temel taşlarından birini oluşturduğunu vurgulayan Erkal, “Kendisine has bir müziği, makamı da vardır ki biz ona ‘Sümmani makamı’ ya da ‘Sümmani ağzı’ deriz. Bu, Sümmani’ye has bir söyleyiş tarzıdır ve aşıklar halen daha bu ağzı kullanırlar,” ifadeleriyle Sümmani’nin aşıklık geleneğindeki özgün yerine dikkat çekti.
Prof. Dr. Abdulkadir Erkal, sunumunu Sümmani’nin başından geçen “Ağa’ya Verilen Ders” ve “Yetim Kız Çocuğu” hikayelerini anlatarak tamamladı.
Yetim Kız Çocuğu
Prof. Dr. Erkal, Bahar mevsimiydi. Aşık Sümmani, diyar diyar gezerken yolu Artvin’in bir köyüne düşmüştü. Bir ev sahibinin misafiri olmuştu. İnsanlar bahçelerine çıkmış, kimi ağaç dikiyor, kimi tarlasını sürüyordu. Kısacası, her yerde bir hareketlilik vardı.
Sümmani, evin balkonundan bu manzarayı, çalışıp çabalayan insanları izliyordu. Çocuklar da bahçelerin etrafında koşuşturuyor, oynuyor, birbirlerine şakalar yapıyorlardı. Gözlerini onlardan alamıyordu. Bir süre izledikten sonra, ev sahibini çağırdı. Eliyle çocuklardan birini işaret ederek sordu: “Şu kız çocuğu… O çocuk yetim mi?”
Ev sahibi şaşkınlıkla gösterdiği çocuğa baktı: “Evet,” dedi, “o çocuk yetim. Ama anlamadığım şey şu: O çocuk, diğerlerinin içinde en bakımlısı. Saçları örgülü, tertemiz. Üstü başı da düzenli. Biz o çocuğa yetim olduğunu hissettirmemek için kendi çocuğumuza yedirmediğimizi ona yediririz, giydirmediğimizi giydiririz. Kendi çocuğumuza göstermediğimiz sevgiyi, emeği ona veririz ki anasız babasızlığını hissetmesin. Ama sen buna rağmen, onun yetim olduğunu nasıl anladın?”
Sümmani’nin cevabı basitti: “Görmüyor musun, hep geriden gidiyor.”
Kültür Sohbetleri Coşkuyla Devam Etti
Her hafta Cuma günleri gerçekleştirilen Kültür Sohbetleri programı, şiir sunumları ile devam etti. İmdat Sancar, Uğur Dündar, Serdar Eslek, Cengiz Acun, Mahmut Çakıcı, Umut Kına, Hasan Kanat’ın sahne sunumları ve koro türküleriyle etkinlik, dinleyicilere keyifli anlar yaşattı.


