Heba Edilen Geçmiş

Kadir Polat
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçmiş, geleceğe açılan kapının anahtarıdır aslında.

Ama ne hikmetse hep yanlış açıdan değerlendirmişizdir bu mirası.

Mesela, gün gelmiş “Geleceğe dönüş” adı altında filmler yapılmış yaşanılan zamanın eksikliklerine dem vurulup yarı gerçek yarı hayal ürünü arabalarla olmak istediğimiz günlere gitmişizdir.

Ya da ezikliğini hissettiğimiz konuları sinemaya uyarlayıp uydurduğumuz sahte kahramanlara yüklediğimiz hayal ürünü özelliklerle öcümüzü almışızdır düşman bellediğimiz mihraklardan.

Kendimizi bilge sanıp egolarımızın esiri olmuşuz, hep nasılım diyerek ve dış görüntümüzü merak ederek bakmışız aynalara.

Oysa unutmuşuz geçmişimiz bizim iç dünyamızın yansımasıdır aslında, çok şeyler gösterir bakmasını bilene.

Velhasılı canlar, hep yanlış pencereden bakmışız hayata.

Eğer geçmişimizi heba etmeyip olduğu gibi aktarsaydık…

Ramazan ayında Müslümanlar oruç tutuyor diyerek saygı gösterip çocuklarını evde yediren duyarlı toplumdan, şimdi ki gibi milletin gözünün içine baka baka yiyip içen SAYGISIZ insanlar yığınına dönüşmezdik.

Küslüklerin bitirildiği, insanların bir araya gelip hasbihal ettiği maksadın beraberlik olduğu Ramazan bayramına erişmenin sevinciyle “ŞÜKÜR” yerine gönlü değil de mideyi doldurmak adına “ŞEKER BAYRAMI” diyemezdik.

Tatil kavramını sıla i rahim olarak değil de dağa denize gidip dinlenme olarak düşünmezdik

ziyaretlerine gittiğimiz büyükleri de tecrübelerinden faydalanılacak duaları alınacak kişiler yerine bize “PARA VERMEKLE YÜKÜMLÜ” şahsiyetler olarak görmezdik.

Öğüt maiyetinde anlatılan ve ömrün her evresinde karşılaşabileceğimiz yaşanmışlıkları “MASAL” olarak değerlendirmezdik.

Kibrimize yenilip canım “O ESKİDENDİ” şimdi şartlar çok değişti siz anlamazsınız diyerek ukalalığımızı tescillemezdik.

Ve çözüm adresi olarak gösterilen fikirleri manevi kanun olarak addedilen “YAŞLILAR HEYETİNİ” ölümden önceki safha olarak adlandırma gafletine düşmezdik.

Ne tuhaf değil mi ?

Hayatı “geçmiş” ve “yaşanılanlar” adı altında değersizleştirmek.

Her şeyi günümüze uyarlama çabası içerisinde olmak.

Peki hiç düşündünüz mü ?

Gelecek kaygısıyla heba ettiğimiz değerleri gelecekte hangi teknolojiyle dolduracağınızı ?

Mesela içten gelerek verilen selam’ın yüzdeki tatlı bir tebessüm e dönüşmesiyle oluşan mutluluğu verebilecek bir icat varmıdır acaba?

Alınan “hayır duasına” denk gelecek kadar güçlü ve bir o kadarda etkili zararsız bir silah tasarlayabilirmisiniz?

İnsanların maneviyatını çökerten tahammülsüzlüğü önleyebilecek bir yazılım geliştirebilirmisiniz ?
Veya kötü huylarından arındırmak için kurtarma cd si yada format programı yazılabilir mi ?

Sahi ? Geçmişin güzelliklerini geleceğin teknolojisine uyarlayarak her sorunun üstesinden gelebileceğimizden ne kadar eminiz ?

SEVGİLİ DOSTLAR UNUTUYORUZ !

Geçmiş; dün ile bu gün arasındaki sağlam olan tek köprüdür, ve bunun dışındaki alternatif her yol bizi hedefe değil çıkmaza götürür.

Lütfen !

Geçmişimizi çağımıza kurban etmeyelim, onun doğallığını bozmayalım.

UNUTMAYIN

Yüzlerce çeşit ve karışık çeşidi vardır, lakin yalnızca doğal olan ACI KAHVENİN 40 YIL HATRI VARDIR

0
be_en
Beğen
0
alk_
Alkış
0
mutlu
Mutlu
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir