Artık yeter! Artık şaha kalk Türkiyem

Vasfi Okur
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ülke olarak ne zaman ayaklarımızın üzerinde durur vaziyet gelsek, muhakkak bir çıbanbaşı bir pürüz bir gerginlik ya da akla hayale gelmedik olaylarla karşılaşırız.

Ne zaman ülkemizde ekonomik atılım hamleleri yaşansa, ardından ya darbe olur ya terör olayları. Darbe ya da terör olaylarının sebebi her ne olursa olsun ne hikmetse hep bu yukarda arz ettiğim dönmelerde olur.

Gezi olaylarından tutun, Kobne olaylarına kadar ki bu arda birkaç da darbe teşebbüsleri oldu, son olarak da saray konusuyla gündem de Türk basını.

İster istemez aklımıza şu soru geliyor. İyi de bu ülkenin bir sarayı olmasın mı? Sarayı olanların bizden neyi eksik… Bulgaristan’ın yok mu? Peki, Yunanistan’ın yok mu?  Hırvatların bile var.

Bence gaye başka, ipler de başkasının elinde. Bizde bir deyim vardır: “Bitin Kanlandı.” Evet, şu son yıllarda ülke olarak bitimiz hayli kanlandı. Birilerine batıyor. Şu sıralar terör olayları da yok. ‘Nasıl edelimde bu bitin başını ezelim! Bu bit git gide tabiri caiz ise ‘tosun’ olacak, bir müddet sonra gücümüz de yetmez bu tosuna.’ Der gibi içten içe bir takım hesaplar yapılıyor gibi.

Geçmişten tecrübe edinmişlerdi bu mihraklar. Yaklaşık üç yüz sene çalışıp didinmişlerdi, nice emekler nice numaralar nice desise ve hileler çevirmişlerdi de, altı yüz sene önünü almak, dizginlerini kısmak mümkün olmamıştı. ‘Ne yapın edin, içerden ya da dışarıdan hiç fark etmez, bu biti ezin’ hesapları dönüyor gibi içten içe.

Bu ülke toprakları üzerinde yaşayan tüm insanlara sesleniyorum. Açın gözünüzü! Dert ne ağaçlarda ne Kobane de ne de Sarayda. Dert bu halkın başında… Dert bu toprakların başında… Bütün alavere dalavere bizim başımızda. Bu ülke hepimize yeter. Mesele adil yönetilmekte… Mesele adil insanlarda, mesele bizlerde…

Burada aklıma gelmişken; sosyal adalet çığırtkanlıkları yapanlara bir çift sözüm var. Yakın zamana kadar aramızda yaşayan, o günlere tanık, Kop Dağlarında ki yol çalışmalarına katılmış yakınlarımız vardı. Onlar anlatır bizler de dinlerdik. Şöyle bir hatıramız olmuştu; kırklı yılların sonları ellili yılların başında Kop dağlarının yollarını yapan Alman Mühendisler, kazandıkları paranın daha doğrusu almış oldukları aylıklarının bir kısmını ülkelerine gönderiyorlarmış. Yanlış anlamayın sakın hibe olarak. Bizimkiler sorarlarmış, niye? Aldıkları cevap: “Ülkem kalkınacak benimde bu çorbada tuzum olsun.” Umarım o sosyal adalet çığırtkanlıkları yapanlar almışlardır cevaplarını. Hangi birimiz böyle bir fedakârlıkta bulunduk.

Bizdeki çığırtkanlar ağaç yakarlar, araba yakarlar, devlet malına ellerinden gelen en büyük zararı verirler, milletin malı ise onlara sebil!

Ey sosyalciler! Sosyal ülkenin başlangıcı sosyal halktan geçiyor. Halk ne kadar sosyal olursa ülkede o kadar sosyal olur. Hangi biriniz bu kadar âlicenap oldunuz?

Bütün bu olumsuzluklar rağmen, bütün bu iç ve dış mihrakların yıkmak için uğraşmalarına rağmen, Türkiye toparlandı, ayağa kalktı, hatta şimdi dimdik duruyor. Mesele bu. Mesele dik duran Türkiye’yi şaha kalkmadan yıkmak. Çünkü biliyorlar ki bu millet bir şaha kalkarsa artık durdurulamaz.

Biliyorlar ki; Eğer Türkiye bir şaha kalkarsa birçoklarının sömürü düzeni yıkılacak, birçoklarının pazarı bitecek, birçoklarının tehdit ve şantajları hava da kalacak.

Üçüncü boğaz Köprüsünün, üçüncü Hava Limanının hangi manaya geldiğini kimleri rahatsız ettiğini iyi anlayalım. İyi analiz edelim. Özellikle Gezi olaylarında Bir takım kişilerin ellerinde deki müzakere listesinde bu yatırımların ne işi var neden karşılar yapılmasına. Kim bu insanlar? Çok garip çok da manidar bir o kadar. Hiç unutmayalım. En büyük zaaflarımızdan biri, geçmişi unutmak… Japonlar hiç unutmuyorlar. Amerika hiç unutmuyor. Almanlar hiç ama hiç unutmadılar geçmişlerini. Bu gün bu ülkelerin Dünya Ekonomisindeki yeri belli…

Tamamen yerli üretimiz olan Türksat-1 ve Türksat-2 uydularımız nasıl bazı ülkeleri rahatsız etti ise, üçüncü Boğaz Köprümüz ve üçüncü Hava Limanımızda bazı ülkeleri rahatsız etmekte. Ama ne garip ki bu durum Ülkemizdeki bazı kesimleri de rahatsız etmek de. Son zamanda ülkemizin Rusya’yla yapmış olduğu Doğal Gaz Anlaşması da yine aynı ülkeleri ve kesimleri rahatsız etmiştir. Bu arada şunu da demeden geçemeyeceğim. Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin’in,”Tayyip Erdoğan sağlam bir adam” sözleri ise hala Dünya basınında yankı bulmaktadır.

Eğer dikkat ettiyseniz son zamanlarda ülkemiz yabancı devlet adamlarını ve Dünya liderlerinin adeta istilasına uğradı. Şimdiye kadar nerdeydi bu Dünya liderleri? Neden hiç biri semtimize uğramazdı? Demek ki bu ağaç da bir meyve var. Belki içiniz den bazılarınız şöyle düşüne bilir: “Kardeşim yıllardır bu ağaç aynı ağaç!” Evet, arkadaşlar; ağaç aynı ağaç ama meyvesi yoktu.

Açalım gözümüzü artık! Bu ülke bizim. Biz içinde yaşayanların… Herkese bir yer var bu topraklar üzerinde. Bir Almana sorsanız; Almanya Türkiye topraklarında olsaydı ister miydiniz? İnanın buna en az on takla atacaklardır. Bir Fransız da bir İtalyan da aynısını yapacaktır. Buna emin olun. Bu toprakları kim istemez ki? Kimin gözü yok ki? Kim hayran değil? Herkesi heveslendirecek, herkesi hayran bırakacak, herkesin iştahını kabartacak bir ülke. Yer üstü ve yer alı kaynaklarıyla… Bir o kadar mübarek, bir o kadar da aziz bir belde.

Artık yeter bu kargaşa! Bitsin bu iç çekişme. Artık şaha kalkmak üzeriyiz, birleri bir yerlerde bizi beklemekte. Birilerinin son umudu, son güvencesiyiz. Birileri bizim elimizle uzanacak Hakkın adaletini beklemekte. Her gün elleri yaratana uzanmış, alınları secde, kirpikleri ıslak; niyaz edenler var. Suriye de, Irak da, Filistin de, Arakan da, Doğu Türkistan da taa Açe de…

Artık yeter! Artık şaha kalk Türkiye’m…